11 Kasım 2008 Salı

Biz hep sotelerde içtik . .

Yine herseyi elestiriyor, yine düsürüyor, yine konudan konuya geçip, sotelerde sarkilari söylüyor, sarkilari tezahürata çevirip, Sakaryaspor`umuz için besteliyorduk. Çogumuz ne oldugunu, ne zaman gelecegini bilmedigimiz buhranlar geçiriyorduk. Saglikli birer birey olarak duruyorduk, fakat yaraliydik.

Bir sehrin göbeginde, Sakarya`nin merkezinde,
Çark caddesi patantliydik hepimiz. Yikik bir kentin göbeginde, sokaginda hiç bar olmamasina ragmen barlar sokagi diye bilinen Ambarli sokak`ta, depremden sonra ahsap bir kahve olarak hizmetimize sunulan Yakamoz kahvehanesi`nin arkasinda hiç bitmedi depremler. Biz de artik sokak çocuguyduk ve alkol baska içiliyordu sotelerde.

Hergün yürüdügümüz sokaklari depremden sonra bulamiyor, bizi neyin bekledigini bilmez bir halde sehrin nöbetini tutuyorduk. Bazi aksamlar nesemizden söylemedigimiz sarki kalmaz, bazen efkar bile lanet okurdu sessizligimize. Atkilari gözümüze kadar çeker, siselerimizle hayallere dalar, sevgimizi çalan tabiata küserdik. Ustasi olmustuk birbirimizin, gözlerimizden ruh halmizi anlar ve hiç konusmadan sotedeki yerimizi alirdik. Bir sehrin göbeginde, sokak ortasinda, anilarimizla kalmistik. Bazi aksamlar o kadar çok oluyorduk ki; üçerli beserli gruplar halinde paylasiyorduk sote yerlerimizi. Sarkilarimizi bile agir makamlarda söylüyorduk zamani kazanmak için, lakin yarin bizi hiçbir sey beklemiyordu. Gitmiyorduk, kaçmiyorduk dogayla inatlasiyorduk. Artçi depremler tribün arkadasimiz olmustu, yesil-siyah çekiyorduk.

Çevre illerden yardima gelen insanlar için, insanlik için içiyorduk bir aksam; bir aksam ise sigaralari iki kati fazlasiyla satan büfeciyi öldürmedigimiz için. Hiçbir sey geri gelmiyordu, orada su vardi, o binanin altinda su dükkan vardi. A o adam mi? öldü. Onlar antalya`ya göçtüler, gittiler ve hepimize yavas yavas geldiler. Mahallenin en eski müstakil evleri saglam kalmisti. Onlar da bu degisimde bizi yalniz birakmadilar, sotemize ve gönlümüze mezeler gönderdiler. Karanliga alismisti gözlerimiz ama; çok bedava kapak kaybettik zifiri karanliklarda. Çok özlüyorduk sehrimizin, mahllemizin sokaklarini, dayanilmaz oluyordu acisi.
Sakaryaspor`umuz ligden çekilmisti, nefes almak daha bir zorlasmisti bizim için. Bikmadan deprem, bikmadan eskiler, bikmadan sarkilar ve sokakta sotede geçen deprem günlerimiz. Maç hastaligi bizi genç takimimizin pesine sürükledi ve orada kesfettik Tuncay`imizi. Depreme inat kosuyordu, gözü görmüyordu ve freni patlamisti.


Geceleri bos stadimiza gizlice girip "
oley" çekiyor, bir tribünden bir tribüne kosuyorduk. Çadirlar evimizdi, zeminle ve toprakla kucak kucaga yatiyorduk. Atatürk lisesi`nin karsisinda depreme yakalanan, simdilerde abisinin cezasini yatan (deli) burak`inayni evinde sabahladigimiz da çok oldu. Her taraf enkazdi ve yakacak sorunumuz yoktu. Ev, lisenin tam karsisinda oldugu için sabahlari çocuklara konusma yapan müdürün borazan sesiyle küfür kafir kalkiyorduk. Elinde kagitlarla ölen, yakasina gül degil hashas yapragi takan abilerimizi, eski halimizi ve biz kendimizi geri istiyorduk. Askerimizi bile sote mekanlarda içirip ugurluyorduk. Her taraf insaat, her taraf prefabrik, her taraf çadir ve her taraf biz. Mahallemizin deli musa abi`si bir aksam çadirlari yakmaya kalkiyor ve onun durumunu polislere anlatana kadar biz deliriyoruz. Musa abimiz ki; 1980`lerde, bir Sakaryaspor maçinda, mahallenin kurnaz abileri tarafindan anlasmali olarak. "Hadi isin musa. Sen de oynayacaksin" diyerek saha kenarina yollanir. Musa abimiz de, "Ne zaman gircem be olum" diyerek kosar durur.

Orta hasarli, agir hasarli, göz boyamali boyali, "
Elveda Sakarya" yazili binalarin arasinda büyür bir gençlik. Bir ovanin üzerine kurulmus Adapazari; seni kim. nerenden tutup, neyini nasil anlatsin ki... Kiz Kadir de dayanamadi bir gece, "Ah be dede! Millet bogazlari parsellemis, en güzel yerleri almis, siz de gele gele ovaya gelmissiniz!" diyerek sitem etti. Otuzar senelik periyotlarla misafir ettigimiz deprem, kuskusuz ki yine gelecek, üçü dördü çekilen korku filmleri gibi. "Deprem öldürmez, bina öldürür..."

Bu dogru ise yine ölecegiz bir otuz sene sonra. Bir sehrin yari deli insanlari mi? Unutmayacagiz sote aksamlarini, unutmayacagiz gördügümüz muameleyi. Sana besteler yaptik koca sehir "
Bazilari sokaklarda, bazilari barakada, yasiyoruz Sakarya`da, alayina isyan olsun, Sakarya`ma yemin olsun, bu sehirde ölüm olsa, kaçanlar da kancik olsun." Bu sehri tribünden seven insanlar, sana maraton tribününden kus bakisi baktilar; her yer sote, her yer sise. Sen en çok ölen, en çok darbe yiyen, en çok yikilan, en az ilgi gören akreplerin sehri, okey de, hep sahte okey, tribünde hep açik oldun. Seytan soteyi görür mü, görmez mi bilinmez ama bu yürek senden gelecek daha büyük aciyi kaldirmaz. Ve siz Sakaryaspor`umuzu çalmaya kalkisanlar, siz ideolojinizle, biz yüregimizle, siz paranizla, biz sesimizle, siz villanizla, biz sotemizle... Bir sehir yikilir yenisi kurulur, ama bu kirilan gönül yol vermez artik kara cahile. Çekin kirli ellerinizi. Bizi hayallerimizle basbasa birakin. Biz yesilin de siyahin da anlamini biliriz. Siz çadirda sevemezsiniz. Ne patetesimiz kaldi, ne kabagimiz, naylon fatura gibi bir sehir yaptiniz. Basarisizliklar ve kara bulutlar adresiniz olmus. Düzce`de, Bolu`da, Izmit`te depremin yildönümleri mesalelerle anilirken, Sakarya`da sokaga çikma yasagi koyanlar, hiç hayra alamet degil bu sessizlik. Ve biz sote aksamcilari bosuna "Tatanga" koymadik ismimizi.


Bugün Adapazari`nda Ambarli sokakta Yakamoz Kahvehanesi yok artik... Soran olursa, ayni sokakta Turgay abi ve Okan Abilerle, Sahaf Kahvehanesi`nde hayatimiz devam ediyor.

- Keçi -

İlgi alaka isteyebilir

Related Posts with Thumbnails